Depremden Sağ Çıkmak Mümkün!

Deprem Mühendisi Özgü Özşentürk'e Türkiye'deki deprem gerçeğini ve bununla nasıl baş edileceğini anlattı.
Depremden Sağ Çıkmak Mümkün!

Depremden Sağ Çıkmak Mümkün!

Deprem Mühendisi Özgü Özşentürk'e Türkiye'deki deprem gerçeğini ve bununla nasıl baş edileceğini anlattı.

Son zamanlarda sıklıkla meydana gelen depremlerin ardından yaşanan can kayıpları, "Türkiye'de neyi yanlış yapıyoruz?" sorusunu akıllara getirdi.  Deprem Mühendisi Özgü Özşentürk, Ankara Patent Dergisi'neTürkiye'deki deprem gerçeği hakkında bir söyleşi verdi. İşte detaylar...

BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN VE TEZİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Gaziantep Anadolu Lisesi’ ni bitirdikten sonra, baba mesleğini tercih edip, Balıkesir Üniversitesi’ nde inşaat mühendisliği okudum. Üniversiteyi bitirdikten sonra, İstanbul Teknik Üniversitesi Deprem Mühendisliği Yüksek Lisans Programı’ nı kazandım. Tezimi, burulma düzensizliği bulunan çok katlı yapıların yeni deprem yönetmeliğine göre incelenmesi üzerine yaptım. Üç adet çok katlı ve birbirinden farklı perde yerleşimine sahip yapının deprem esnasındaki davranışlarını inceledim. Eğitimimi tamamladıktan sonra, İstanbul’ da çalışma hayatına başladım. Şimdiye kadar hep konut projelerinde yer aldım. 5 blok (136 daire) ve açık-kapalı havuza sahip sosyal tesisten oluşan bir konut projesinde; şantiyenin kurulumundan daire teslimlerine kadar her aşamasında görevlendirildim. Daha sonra, halen çalışmakta olduğum, 1158 lüks konut ve 20 adet ticari bölüme sahip 5 blok, 14 adet villa, 3 adet iş merkezi ve bir adet otelden oluşan projeye dahil oldum.

TÜRKİYE’ DEKİ BİNALARIN SAĞLAM OLMAMASININ EN BÜYÜK NEDENİ NEDİR?

Ülkemizde çok fazla kaçak yapılaşma var. Bunlar başlı başına tehlike oluşturuyor. Maalesef, usulüne uymadan uymuş gibi gösterilen çok bina var. Zemin etüdünün iyi, hatta bazı durumlarda hiç yapılmaması, normlara uygun malzeme kullanılmaması, eksik malzeme kullanılması, yapı hesap sonuçlarına göre imalat yapılmaması, yapılacak yapının lokasyonunun iyi incelenmemesi (çevresindeki yapıların özellikleri, birbirlerine mesafeleri, terk alanları vs.) ve en önemlisi de zamanında denetlemelerin yetersiz olması, belki de hiç olmaması.

GÖNÜL RAHATLIĞI İLE “SAĞLAM BİNALARIMIZ DA VAR” DİYEBİLİYOR MUYUZ? YOKSA DURUM ÇOK MU İÇ KARARTICI?

Aslında bunu, depremden önce ve depremden sonra olarak konuşmalıyız. Deprem hepimize acı bir ders oldu. Tam anlamıyla ders aldık mı sorusunun cevabı da maalesef belli ama yine de nispeten bilinçlendik. Artık yeni yapılarda denetimler çok sıkı tutuluyor. Teknik olarak malzemeler de çok çeşitlendi. Depremle ilgili konular daha fazla dikkatimizi çekmeye başladı, dolayısıyla bu konuda bilgimiz arttı. Depremden sonra ayakta kalan yapı sahipleri bile, acaba bir sonrakine hazır mıyız sorusunu sormaya, bununla ilgili araştırmalar yapmaya başladı. Tabiki bunun aksine, hala deprem hiç yaşanmamış gibi, hasarlı binalarda yaşamaya ve yaşatılmaya devam eden insanlar var. Ortak kullanım alanı olan hastane, kamu binaları vs. gibi birçok boşaltılmayan yapı var. Gecekondulaşma da devam ediyor. İşte bu yüzden, artık tüm binalarımız sağlam ya da değil diyemeyiz. Ancak bence, deprem sonrasında yönetmeliğe uygun olarak yapılan tüm projeler ve bu mantıkta gerekli görülüp güçlendirilen tüm yapılar için olumlu konuşabiliriz.

DEPREM YÖNETMELİĞİMİZ YETERLİ Mİ? TAM OLARAK UYGULANABİLDİĞİ NOKTADA YAPILARDAKİ SORUNLAR ÇÖZÜLEBİLİR Mİ?

Yönetmelik, deprem bölgelerinde yapılacak veya güçlendirilecek yapıların hesapları yapılırken, nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini, hangi hesap yönteminin tercih edilmesi gerektiğini gösterir. Yeni yapılacak binaların depreme dayanıklı tasarımının ana ilkesi; hafif şiddetteki depremlerde binalardaki yapısal ve yapısal olmayan sistem elemanlarının herhangi bir hasar görmemesi, orta şiddetteki depremlerde yapısal ve yapısal olmayan elemanlarda oluşabilecek hasarın sınırlı ve onarılabilir düzeyde kalması, şiddetli depremlerde ise can güvenliğinin sağlanması amacı ile kalıcı yapısal hasar oluşumunun sınırlanmasıdır. Yönetmelik, yeni bina hesaplarında, şiddetli depreme karşılık gelen tasarım depremini esas alır. Binanın, kullanım amacına, yapılacağı zemine, kaçıncı derece deprem bölgesinde bulunduğuna ve bunun gibi bazı yapısal kriterlere göre hesap haritası çıkarılır. Dolayısıyla bu yol tam anlamıyla izlenirse güvenli binalarda yaşayabiliriz demektir.

YENİ BİNALAR MI TERCİH EDİLMELİDİR? YOKSA BİNALARI GÜÇLENDİRMEK MÜMKÜN MÜDÜR?

Bazı binalar için güçlendirme yeterli olabiliyor. Olası bir depremde hasar görme olasılığı bulunan, fakat güçlendirmeyle iyileştirilebilen binalar mevcut. Bu tür binalarda sorun, yıkılıp yeniden yapılma maliyetinden daha az meblağlarla giderilebiliyor. Ancak güçlendirilmesi, yıkılıp yeniden yapılmasından daha maliyetli olan binalar vardır ki, bu yapılarda güçlendirme tercih edilmez, edilmemelidir de. Güçlendirme yapılan binalarda, yeni malzemeyle eski malzeme arasındaki uyumu da düşünmek gerekir. İki malzeme birbiriyle aderans sağlayamazsa beraber hareket edemez, bu da istenen bütünlüğün sağlanmadığı anlamına gelir. Yani bina güçlendirilmiş olmaz, beklentiyi karşılamaz.

KİŞİSEL OLARAK NASIL ÖNLEMLER ALINABİLİR? DEVLET NASIL ÖNLEMLER ALMALI?

Kişisel olarak yapmamız gereken, öncelikli olarak yaşadığımız yapıların, evlerimizin, iş yerlerimizin depreme dayanıklı olup olmadığını araştırmak, soruşturmak, tetkik ettirmek daha sonra da bu konuyla ilgili duyduğumuz ve gördüğümüz olumsuz her bilgiyi yetkili mercilere iletmektir. Bu incelemeyi, elbette ki bu anlamda eğitim almış bilirkişiler yapmalıdır. Ancak maalesef, bunu da bir çıkar kapısı olarak gören meslektaşlarım olduğunu düşünüyorum. Eminim ki, bu bilince sahip olan ancak mali boyutu nedeniyle inceleme yaptıramayan çok fazla yapı sahibi vardır. Bu noktada, maddiyattan çok maneviyatın ağır basması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bizim en büyük düşmanımız vurdumduymazlık. Mesela, belediyeler gönüllü bilirkişi başvurusu alabilir ve yardım bekleyenlere yönlendirebilir. Bu yolda, bu da bir adım olabilir.
Zeytinburnu, Deprem Master Planı’ nda, pilot bölge olarak seçilmişti. 2004 senesinde, iki ay boyunca bu çalışmanın ikinci aşamasında yer aldım. İlk aşamada, gözle görülebilecek derecede hasarlı binalar tespit edilerek yıkım kararı verilmişti. İkinci aşamada ise, binaların bodrum katlarında ölçümler yapıp kolon – kiriş yerlerini belirledik ve bunları çizime döktük. Bunu yapmaktaki amaç, belediyelerdeki ruhsat projeleriyle gerçek yapının uyumlu olup olmadığını belirlemek ve yıkılacak ya da güçlendirilecek binaları tespit etmekti. Buradan yola çıkarak, bence devletin yapması gereken, sırayla tüm ilçelerde aynı çalışmayı yapmak ve bu sayede depremin ağır sonuçlarını büyük ölçüde engellemeye çalışmaktır. Evet belki bu mali açıdan zor bir çalışma, ama unutmayalım ki, tam da bu önlemler için vergiler ödüyoruz.


Paylaş:

HABERLER